Evrim teorisinin tek çıkış noktası olan şans kavramı,
Darwin’in kendi eserinde bahsetmekten açıkça çekindiği, sebepsiz,
amaçsız ve rastgele olaylar için kullanılabilecek bir kavramdır. (Rennan
Pekünlü, Akıllı Tasarımın Evrimi ve Darwin Devrimi, Bilim ve Gelecek,
Mart 2006, s. 30)
Evrim teorisi, herhangi bir Yaratıcı varlık kabul
etmediğinden, canlılığın oluşumunu ve gelişimini içine alan tüm olaylar,
şuursuz olayların, bilinçsiz ve amaçsız olguların sonucunda meydana
gelmektedir. Bu iddiaya göre, yeryüzündeki tüm canlılık, bunların sahip
olduğu kusursuz çeşitlilik ve komplekslik, tümüyle bilinçsiz ve şuursuz
olayların şans eseri meydana gelen sonuçlarından ibarettir.
Kuşkusuz bu iddianın tutarsızlığının Darwin de farkındadır. Ancak,
hiçbir yaratıcı güç kabul etmeyen materyalist inanca göre, teorisini bu
mantıksızlık üzerine geliştirmesi gerekmektedir. Nitekim Sn.
Pekünlü’nün, Darwin’in şans kavramına bakış açısı ile ilgili ifadeleri,
bu gerçeği delillendirmektedir:“(Darwin’in) Şans kavramıyla ilgili görüşleri iki zıt uçta incelenebilir. Bir yanda, ‘şansı herhangi bir şeyin nedeni olarak görmenin doğru olmayacağını, böylesi bir dilin, olayın nedenine ilişkin bilgi sahibi olmadığımız anlamına gelmeyeceğine’ deyiniyor. Diğer yandan, bazı olayların ‘rastlantısal’ (accidental) olduğuna ilişkin açık ve uzunca pasajları vardır. … Ancak şans kavramı, erken notlarında ve el yazmalarında daha sıkça kullanılmıştır. Daha sonra bu şans kavramının bırakılışının nedeni bilinmiyor! Kavram, Darwin kuramında en başından beri önemli bir yer tutmuştur.”
Açıktır ki, Darwin’in şans kavramı konusundaki endişeleri ve bu ifadeyi teorisinin çıkış noktası olarak belirtmekten çekinmesinin tek nedeni vardır. Bu neden, şans kavramının, bilinç, şuur ve mantıkla ilgili tüm olguları ortadan kaldırmasıdır. Oysa yeryüzündeki tüm canlılarda bilinç, şuur, sanat ve üstün bir dizayn hakimdir. Bunların tamamının “şans eseri” olduğunu iddia etmek, tüm bu kavramları ortadan kaldırdığı gibi, “amaçsızlığı” da beraberinde getirmektedir. Şans kavramı, yeyüzündeki bu çeşitlenmenin neden meydana geldiğinin cevabını oluşturmamaktadır.
İşte bu nedenle Darwin’in evrim teorisi, insan da dahil
olmak üzere tüm canlıların amaçsız var edildiklerini ve amaçsızca
yaşadıklarını savunmakta ve bunu toplumlara öğretmektedir. Günümüzde
toplumların büyük bir bölümünde etkisini gösteren dejenerasyon, saldırı
ve savaşlar, söz konusu amaçsızlığın, inançsızlığın sonuçlarıdır.
“Evrim hipotezinin utkusu, istatistiksel olasılığı devasa boyutlarda düşük ancak varlığı tartışılmaz olan uyumu doğaüstü veya bilinemez veya gizemli güçlere başvurmaksızın açıklamasında yatar.”
İşte Darwinizm dininin temeli budur: Ne olursa olsun, bir Yaratıcı’nın varlığını kabul etmemek. Bunun yerine şans veya tesadüf kavramlarını koymayı, her ne kadar mantIksız ve amaçsız olsa da bu hayali güçleri ilahlaştırmayı daha uygun bulurlar. Bu durum, eksi Yunan’da taştan yapılan putlara ilahi güçler atfetmekten kuşkusuz farksızdır. Ama her nedense, o dönemin putperest inancının mantıksızlığının açıkça farkında olanlar, kendi ideolojileri adına aynı sapkın görüşü savunmaktan çekinmemektedirler.
Evrim Delillerinin “Sıradağlar Gibi Dizildiği” Aldatmacası
Darwin’in evrim teorisini ortaya att ığı yıllar, bilimsel anlamda son derece ilkel yıllardı. Darwin, hücrenin organellerini tanımıyor, “gen” diye bir kavramı bilmiyordu. Bu şartlar altında, canlıların çeşitli çevresel etkiler sonucunda çeşitli yeni özellikler edindiğini ve bunu diğer nesillere aktardığını iddia etmişti. Yaklaşık bir yüzyıl sonra genetik bilimi, söz konusu olumlu gelişimin ve bunların sonraki nesillere aktarımının imkansızlığını ortaya çıkaracaktı. Ama Darwin’in bundan haberi yoktu.
Darwin aynı zamanda, iddia ettiği bu değişim örneklerinin mutlaka fosil kayıtlarında da bulunması gerektiğini öne sürüyordu. Onun döneminde hiçbir örnek ortaya çıkmamış olmamasını da pek sorun etmemişti. Çünkü zamanla yeryüzündeki bu “kayıp” ara formların mutlaka bulunacağını varsaymıştı. Ama aradan geçen 1.5 asırlık dönem, yeryüzü katmanlarının neredeyse tümü kazınmış olmasına rağmen TEK BİR ARA FOSİL ÖRNEĞİ BİLE VERMEMİŞTİ.
Dolayısıyla Darwin’in teorisini ortaya attığı dönem, evrim için delilsiz bir dönemdi. Ama onun, delillerin ortaya çıkacağını iddia ettiği sonraki dönemler, Darwin ve yandaşları için çok daha büyük bir hayal kırıklığı idi. Çünkü teorinin “imkansız” ve “delilsiz” olduğu bilimsel olarak ortaya çıkmıştı.
Rennan Pekünlü’nün, hayali “evrim sürecinin getirdiği yorumların doğruluğunun zamanla görüldüğü” iddiası tamamen aldatmacadır. Zamanla görülen ve daha da görülecek olan, tüm varlıkları Allah’ın yarattığı gerçeğidir. Darwinistlerin spekülasyon yöntemleri artık yetersiz ve geçersiz kalmaktadır. Dönem, artık Darwin dönemi değildir. İnsanlar, spekülasyon ve propaganda yöntemleriyle kandırılamamaktadır. Bilimin gösterdiği açık deliller vardır ve insanlar artık bu delillere göre karar vermektedir. Allah, yaratılış gerçeğini tüm delileriyle sergilemiştir ve evrim teorisi bu deliller karşısında artık son nefesini vermiştir. Darwinistlerin klasik Darwinist yöntemlerle gösterdiği çabalar, artık son derece çaresiz ve gülünç kalmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder